Doğanın armağanı olan,doğal materyalleri kullanarak hayvan tanıtımları çalışmalarının yapılması
Çocukların yaratıcı düşünmelerini ve sanatsal becerilerini desteklemede çevresel özellikler de dikkate alınması gereken etkenler arasında yer almaktadır. Özellikle eğitimsel ortamların çocukları eğitime teşvik eden, ilgi ve merak uyandıran ve gereksinimlerini karşılayan önemli bir rolü bulunmaktadır. Çocuğun araştırma, inceleme ve keşfetmesinde olanak tanıyan, çeşitli deneyler yapması, farklı materyallerle ve arkadaşlarıyla küçük gruplar halinde işbirliği yapabilme fırsatı sunan ortamların düzenlenmesi gerekmektedir. Çocukların doğuştan getirdikleri merakları çevrelerini keşfetmede onlar için karşı konulmaz istek duymalarını sağlar. Böylece yaratıcı düşünceler üretmede de gerekli bilgi alt yapısını oluşturabilmeleri ve gelişmeleri mümkün olur. Çocukların kendilerini değerli hissettikleri ve merak ve yaratıcılıklarını destekleyen bir ortama gereksinimleri vardır. Çocukları destekleyici ortamların; birbirleriyle etkileşim kurmalarına ve öğrenmelerine olanak sağlaması, sorgulamayı, işbirliğini ve iletişimi teşvik etmesi; çocuklar için ilham verici, güçlendirici ve güvenli olması dikkate alınması gereken özelliklerdendir.
İyi düzenlenmiş ve donatılmış bir ortam çocukların ilgisini çekerek daha aktif katılımcılar olmalarını sağlar. Özellikle çevresel destek olmadan deneyimde bulunmayan çocuklar farklı deneyimlerden yoksun kalabilir, diğer taraftan düzenli ve donanımlı bir ortamda ise girişkenlikleri artabilir. Çocukların kendilerini daha rahat hissetmeleri ve rahat çalışmaları için uygun ortam sağlandığında ve bu ortam en iyi şekilde organize edildiğinde, çocuklar yeni becerileri daha kolay kazanır ve çeşitli deneyimlerde bulunarak yeteneklerini geliştirirler. Fiziksel çevre çocukların uyum sağlamaları için esnek olmalıdır.
İyi düzenlenmiş bir ortam öğretmene de çocukları gözlemlemek ve gerek duyduklarında yol göstermek için kolaylık sağlar.Nitelikli bir ortam düzenlemesi öğretmenin de yaratıcı becerisini gösterebilmektedir. Hem düşük maliyetli hem de doğal ve geri dönüştürülmüş malzemelerle davetkâr ve etkili bir ortam düzenlemesi yapılabilir .Gerek dış gerekse de iç mekân düzenlenmesinde çocukların kendilerini rahat hissettikleri doğal ve estetik özellikleri barındıran, yeterli büyüklükte ve birden çok öğrenme merkezine sahip ortamlar oluşturmaya özen gösterilmesi önerilmektedir.
Bizler hazırladığımız uygun ortamlarda doğanın armağanı olan bir çok farklı malzemeyi bir araya getirerek hayvan tanıtımları yaptık.
Gölge eşleştirme,dalda ki farklı kuş çeşitlerini sayıp yazma,kuş yapbozunu tamamlama ile ön çalışmalarımızı tamamlayıp,farklı malzemeler kullanarak kuş görselini renklendirdik.Ve yapmaktan keyif aldığımız DALDA Kİ KUŞ çalışmamızı oluşturduk.
Projede görev alan her bir arkadaşımız farklı malzemelerle farklı hayvanların tanıtımlarını yaptılar.
Covid-19 süreci geçirdiğimiz bu zamanlarda hem çocuklar için hem yetişkinler için evlere kapanıyor ve teknolojiye olan bağımlılığımız giderek artıyor. Sadece bu dönemler için değil hızlı kentleşme ,teknolojinin hızlı ilerlemesi yeme bozukluğuna kaygıya neden oluyor. Bu hızlı yaşam sadece doğadan değil kendimizden de bizden uzaklaştırıyor. Bu durum doğa yoksunluğu dediğimiz duruma neden oluyor. Bu durumu en iyi tanımlayan Doğa da ki son çocuk yazarı Richard Louv bu durumu doğa yoksunluğu sendromu olarak tanımlıyor. Doğadan uzaklaşma ve yabancılaşmanın duyuların daha az kullanılmasına bu durumda dikkat eksikliğine ve fiziksel ve duygusal sorunların artmasına neden oluyor. Doğanın bir parçası olduğumuza göre doğadan uzaklaşmak yerine doğaya sığınarak kendimizi tedavi edebiliriz.
Yazar Richard Louv doğada serbest oyun oynamanın faydalarını şu şekilde sıralıyor.' 'Çocukların özgüvenlerini güçlendirir, duyularını canlandırır, dünyaya ve onun içinde hareket eden, görünen ve görünmeyen her türlü şeye karşı farkındalıklarını artırır. Bizlerde proje ekibi olarak eğitimi doğada yapamasak ta toprağa dokunmalarını bir ağaca sarılmalarını ve bir çiçeğin büyümesini beklemelerini bir taşı bir dalı çöp olarak görmeyip neler yapabileceklerini düşünmelerini amaçladık. Bu amaçla üç eğitim yaklaşımlarını kendimize uygun gördük. Bu yaklaşımları yakından tanıyalım ve hangi etkinliklerimiz de uygulamaya çalıştığımızı inceleyelim
High/Scope Eğitim Yaklaşımı, 1962 yılında ABD’de David P. Weikart ve meslektaşları tarafından geliştirilen ve bugün dünyanın bir çok ülkesinde uygulanmakta olan bir okul öncesi eğitim yaklaşımıdır. Bu yaklaşımın oluşturulmasına Piaget’in kuramları rehberlik etmiştir
.High Scope yaklaşımına göre, çocuklar kendi kişisel ilgilerini ve amaçlarını
gerçekleştirdiklerinde en iyi şekilde öğrenirler. Sınıflarımızda ki köşeler bu amaçla oluşturulur. Bizler de proje ekibi olarak sınıflarımız da fen köşelerimizi hazırladık ve çocukların burada oynamalarına rehberlik ettik.
PROJE KAPSAMINDA HAZIRLADIĞIM FEN KÖŞEM;
Reggio Emilia Yaklaşımı, 1970 yılında
İtalya’daki okulöncesi eğitim kurumlarında reform yapmak ve yeni yaklaşımları uygulamak
amacıyla hükümet tarafından belediyelere verilen okul öncesi eğitimi yaygınlaştırma görevi
sırasında ortaya çıkan ve Malaguzzi tarafından geliştirilen bir uygulamadır.
Reggio Emilia yaklaşımı çocuklara somut
yaşantılar sunularak yeni keşifler yapmalarına fırsatlar sağlanmasıdır. Çocuklar sırasıyla
araştırma, üretme ve hipotezlerini test etme aşamalarından geçmektedirler. Burada resim
çizme, heykel, dramatik oyun gibi birçok sembolik yolla kendilerini ifade etme imkânı
bulmaktadırlar. Reggio eğitimcilerinin “çocuğun yüz dili” adını verdikleri bu görüş,
çocukların somut yaşantıları sembolik ifadelere dönüştürdükleri çok sayıda dili ifade
etmektedir. Çocuk, problemlerinin çözümünde akranlarıyla birlikte çalışmakta, öğretmen ise bu
sırada ona yardımcı olmaktadır. Bazen çizim ya da fikirler yeniden gözden geçirilir. Reggio Emilia yaklaşımına uygun olarak gerçekleştirdiğimiz etkinlikler
Waldorf Yaklaşımı ;Waldorf yaklaşımı ilk olarak Rudolf
Steiner tarafından 1919 yılında Almanya’da ortaya çıkmıştır. Rudolf Steiner’e göre çocuklar
hem fiziksel hem de psikolojik olarak belirli gelişimsel aşamalardan geçmektedir. Farklı
yaşlarda farklı yetenek, ilgi ve problemler ortaya çıkmakta ve her yeni evre çok büyük önem
teşkil ederek, özel ilgi gerektirmektedir. Her çocuğun farklı bireysel ihtiyaçları, karakteri,
düşünce, duygu ve hareket kapasitesi vardır. Çok yönlü yaratıcı kişilik, mantıksal, duygusal ve
hareketsel öğelerin etkileşimi doğrultusunda gelişmektedir. Waldorf programının temel amacı
çocuğu bütünüyle eğitmektir; ”Beyin, kalp ve eller” bu programın temel felsefesini
oluşturmaktadır.
Waldorf Yaklaşımında Eğitim Ortamı: Waldorf yaklaşımında çocuk doğanın bir varlığı
olarak görüldüğünden kişinin bütünlüğünü sağlaması ancak doğa ile bütünleşmesi sayesinde
olabileceği düşünülmektedir. Yine doğal döngünün mevsimlerin yaşam ritminin insanın kendi
ritmini etkilediği, insanın bu ritim içinde var olduğu düşünülmektedir. Bütün bu nedenlerden
dolayı sınıf ortamı doğal varlıklarla doludur. Anaokulunda ve ilkokulda sınıfta doğa masası yer
alır. Bu masa sayesinde çocuk doğanın güzelliğinden ve ritminden haberdar edilir. Çocuklar tahta bloklar,
ipek, yün, taşlar, çam kozalakları gibi doğal materyallere etkinliklerini gerçekleştirmektedir.
Oyuncakların basit ve doğal olması çocuğun hayal gücünü daha aktif hale getirmekte ve böylece
yaratıcı akıl için daha iyi bir zemin hazırlanmış olmaktadır
Gelişim özelikleri ve bireysel farklılıkları önemseyen eğitim teorileri eğitim sistemini
etkileyen yeni model ve yaklaşımların oluşmasına neden olmuştur. Regio Emilia, High Scope,
Waldorf yaklaşımları Birbirinden farklı program önerileri
bulunmasına karşın genel olarak hepsinin temel felsefesi, çocukların var olan potansiyellerini en
üst düzeyde kullanmalarını sağlayacak bir alt yapı oluşturmaktır. Bu nedenle bu yaklaşımlar,
‘çocuk merkezli yaklaşımlar’ olarak adlandırılmaktadır. Çocuk merkezli yaklaşım, çocukların
ilgi, yetenek, gereksinim ve beklentilerini ön plana alan, sosyal etkileşime dayalı bir çevre
içerisinde kendi bilgisini yapılandırması temeline dayalı bir yaklaşımdır. Araştırma sonuçları,
bu yaklaşımın çocukların gelişim ve öğrenmelerinde önemli rol oynadığını göstermektedir.
Özellikle gelişimin ve öğrenmenin en hızlı olduğu dönemlerden biri olan okul öncesi dönemde,
çocuğu merkeze alan eğitim etkinliklerinin onların gelişim ve öğrenmeleri üzerindeki olumlu
etkilerini gösterir.
ŞERİKE GÜNGÖR/ MERKEZ ANAOKULU/ EDREMİT/ BALIKESİR
MERHABA HEPİMİZ İÇİN ZOR GEÇEN BU PANDEMİ GÜNLERİNDE PROJE EKİBİ OLARAK GÜCÜMÜZÜ DOĞADA BULMAYA KARAR VERDİK VE TABİTEACHER PROJESİNE BAŞLADIK.HER HAFTA YAPTIĞIMIZ ETKİNLİKLERLE AMACIMIZ ÖĞRENCİLERİMİZİ DOĞAYLA DAHA ÇOK BULUŞTURMAK.PROJEMİZİN İLK ÇALIŞMALARINDAN BİR TANESİ FEN MERKEZİ HAZIRLAMAK OLDU.DOĞADAN TOPLADIĞIMIZ MALZEMELERİMİZİ BU MERKEZE YERLEŞTİRDİK.ÖĞRENCİLERİMİZ BU MERKEZDE VAKİT GEÇİRMEYİ ÇOK SEVİYOR.
PEKİ FEN MERKEZİ NEDİR?FEN MERKEZİNDE NELER YER ALABİLİR?
Dünya Su Günü ilk kez 1992 Birleşmiş Milletler Çevre Ve Kalkınma konferansında önerilmiş ve 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 22 Mart Dünya Su Günü ilan edilmiştir. Her yıl halkın desteği ile önemi artan ve uluslararası kutlanan bir gündür. Halkın da destekleri ile o gün musluklar açılmamaya çalışılır. Yine Dünya Su Günü çalışmaları için Birleşmiş Milletler bünyesinde ve onun aracılığı ile farklı bir kuruluş olan UN-Water 2003 yılında kurulmuştur.
Birleşmiş Milletler ülkeleri dışında da bazı sivil toplum örgütleri de bu güne destek vermişlerdir.
tabiaTeacher projesi ortakları olarak gelecekte tüm Dünyayı tehdit edebilecek su kıtlığı sorununa dikkat çekmek ve günümüzde temiz suya ulaşamayan insanlar konusunda çocukları bilinçlendirmek için bir etkinlik hazırladık. Bu etkinlik kapsamında Suyun önemine ilişkin sohbet edildi. Suyun canlılar için gerekliliklerinden bahsedildi. Ve sınıf olarak çocukların su ile ilgili bir slogan bulmaları teşvik edilerek bu sloganlar çocuklar tarafından söylendi ve videoya çekildi.
Dünyanın hızla kirlendiği günümüzde projemizdeki amacımız öğrencilerin doğayı araştırarak, tanıyarak, dinleyerek, doğal çalışmalar ve ekolojik yaşamla waldorf yaklaşımını kullanarak doğadan öğrenmesini sağlamaktır.
Hedeflerimiz:
-Öğrencilerin;
- Doğayı gözlemlemesi
-Doğayı keşfetmesi
-Doğadaki canlıları tanıması
-Doğadaki materyallerin etkinliklerde kullanılması
-Aileleri ile doğada kaliteli zaman geçirmelerini sağlamak
-Hayal gücüyle doğayı yorumlayabilmesi
-Bilgi ve İletişim Teknolojileri kullanımı konusunda beceri kazanması
-Sunuş ve kendini ifade etme becerileri kazanılması
-Dil becerilerini geliştirmesi
-Matematik becerilerinin gelişmesi
-Kaynakların etkin ve verimli olarak kullanabilmesi
- Çevreye ve doğaya saygılı bireyler olarak yetişmeleri
- Öğrencileri aileleri ile kaliteli zaman geçirmeleri
- Öğrencilerde doğa bilinci oluşturmaları
- Geleceğe temiz bir doğa bırakmaları amaçlanmaktadır.